“Ben var İstanbul’u çok sevmek, Türkiş kebap yemek…”

Eskiden “bazı” gazetelerde, Türk erkeklerinin ne kadar beğenildiğine, turist kadınların bizim erkekler için nasıl yanıp tutuştuğuna dair bir dolu haber çıkardı. Çoğunluğunun uydurma olduğu kesin bu haberlerde, birkaç yarı çıplak, sarışın kadın fotoğrafının altına: “Helga, Türk erkeklerine bayılıyor!”, “Türk erkeğinin ününü duyan turist kadınlar, Akdeniz kıyılarını hezimete uğrattı!” gibisinden başlıklar atılır ya da plajlarda bikinileri ile güneşlenen kadınları hortumla ıslatan otel görevlilerinin fotoğrafları çekilip altına “Nataşa, Türk erkeğinin hortumunu çok beğendi!” gibisinden “iğrenç” haberler yapılırdı.

Bu haberleri gerçek zannedip Ege ve Akdeniz’deki bilimum kıyılara, turistik beldelere akın eden erkeklerin, turistlerle, turist kadınlarla etkileşimi herhalde “Dünya Taciz İstatistik’lerine” kendi alanında rekorlar kırarak girmiştir. “Taciz” diyorum, çünkü onca yıl yurtdışında yaşamış biri olarak, gittiğim ülkelerde, tanıştığım onca milletin insanıyla yaptığım sohbetlerde, Türk erkeği üzerine yegâne “imajın”, turist kadınlara yapılan tacize dair olduğuna kendim şahidim. Şimdiye kadar, Türkiye’de bulunmuş, Türkiye’yi turist olarak ziyaret etmiş bir kadının, Türkiye sokaklarında, kıyılarında kendini “rahat ve özgür” hissetmiş olduğunu ise hiç duymadım. Duyan varsa, işte email adresim, haber versin, şaşırayım!

Kimi erkeklerimizi hayrete düşürecek olsa da şu gerçeği yeniden ifade etmek gerekiyor: Dünya’nın hiçbir aklı başında kadını, taciz edilmeyi, yatağa atılacak kolay lokma olarak görülmeyi, seks objesi olmayı istemez, bunun için de bir ülkeye turist olarak gitmez. Türkiye’ye turist olarak gelmiş tüm kadınların, ortak şikayet konusu her zaman Türk erkeklerinden gördükleri sözlü, fiziksel, hiçbiri olmasa “bakışlarla” yapılan tacizdir! Bu durum şimdilerde değişti mi? Sanmıyorum. Halen, kıyılarımızı istila etmiş, çoğunluğu kara-yağız bir dolu genç, turizm ve ülke imajına “erkeklikleri” ile katkılarını sunmaya tam gaz devam ediyor. Gittiğim tüm gezi ve tatillerde, bulunduğum restaurant, kafe-bar, tekne turlarında önümde, yanıbaşımda, her yerde duyduğum, tanık olduğum konuşma ve sohbetlerden, görüntülerden yapıyorum bu çıkarımı…

Neyse, konuyu getirmek istediğim nokta, sevgili medyamızın körükleyerek milli komplekslerimizin hem yaratılma hem de beslenme sürecine katkıda bulunduğu “Türk erkeği” efsanesine benzer bir diğer imaj malzemesi, “İstanbul”. “İstanbul’a tüm Dünya’nın hayran olduğu” gibisinden manşetler sık sık basında yer alıyor; İstanbul’u ziyaret eden dünyaca ünlü sanatçılar, devlet adamları röportajlarında “İstanbul’un güzelliğine”, “İstanbul’un muhteşemliğine” mutlaka değiniyor. Bu haberlere göre, hepsi İstanbul’a bayılıyor, İstanbul’un ne müthiş bir şehir olduğunu söylüyor, İstanbul’a yeniden gelebilmek için yanıp tutuşarak ülkelerine dönüyor.

İşin ilginci, Ak Parti Hükümeti’nin üyeleri ve Başbakan Tayyib Erdoğan, tüm bu haberlerden etkileniyor, bu haberlere ciddi ciddi inanıyor gibi görünüyorlar. Zira, ülkenin tüm diğer yörelerini, şehirlerini unutup ha bire İstanbul’a odaklanıyor, İstanbul’u hedef alan politikalar, projeler üretmek için “çılgına dönüyorlar”. Mesela, geçtiğimiz Nisan ayında “Hedef 2023” olarak isimlendirilen ve  Amerika- İngiltere seçim kampanyası havasında sunulan Ak Parti Seçim Beyannamesi,  Başbakanımızın “ustalık” döneminin ürünü olarak ve “popülizm yapmadığı” savıyla,  İstanbul’u hedef alan bir dolu projeyle dikkatimize sunuldu. Yine aynı günlerde, halkımızın aklı, önce “açıklanmayan”, sonra “açıklanan” bir diğer “çılgın İstanbul projesi” ile günlerce meşgul edildi. Olay bununla da kalmadı, projenin çılgınlığı gözleri kararttı, başları döndürdü, muhalif partiler “uçuk”, “ölçüsüz” vaatlerde bulunmakla suçlanırken, “patent” sahibi kimi Ak Partililer, onlara destek verenlerin “İstanbul’u Paris yapacağız!” sözlerini dahi hakaret kabul edip “Sizin hayalleriniz, kapasiteniz o kadar!” diyerek onları eleştirdi ve mega-büyük hayal güçlerinin gururuyla kendinden geçti.

‘Yüce Allahım, sen akıl fikir ver kullarına!’ diyerek yazmayı, burada kesmeyi ne kadar isterdim…

Sevgili Ak Partililer, Türk erkeğinin dünyanın en seksi erkeği olmadığı, tüm dünya kadınlarının onlar için yanıp tutuşmadığı nasıl aleni bir gerçekse, “İstanbul’un dünyanın en güzel şehri olmadığı” da öyle bir şey! Maalesef, işte burada, yüreğim acıyarak açıklıyorum: “Dünya’nın incisi” şehirleri keşfetmek istiyorsanız dolaşın biraz. Mesela, İspanya’ya, İtalya’ya, Portekiz’e, Çekoslovakya’ya, Yeni Zelanda’ya, gidin! Büyük nüfuslu olup da, hâlâ yaşanabilir standartlara ve medeniliğe sahip şehir arıyorsanız Londra’ya, Berlin’e gidin, Avrupa şehirlerine bakın!  Tarihin, doğanın korunduğu; insanların birbirinin üzerinde, tepesinde yaşamadığı; planlamanın, denetimin yapıldığı; sokakların, kaldırımların, kıyıların, ormanların, derelerin özel sermayeye peşkeş çekilmediği yerleri görün! Turistleri taciz eden Türk erkeğinin, nasıl üzerinde çalışıldığı, eğitildiği, yardım edildiği takdirde değişme, dönüşme, tacizcilikten kurtulma potansiyeli varsa, şehirlerin de aynı şekilde, daha iyi, daha yaşanabilir, nefes alınabilir, kişilikli yerler haline getirilebileceğini düşünün! Bunun için “çılgın projeler” hazırlayın!

Daha bir kaç yıl öncesine kadar İstanbul hakkında 1950’lerde yapılmış “İstanbul, not Constantinapol!” şarkısından başka bir şey duymamış ve Türkiye hakkında “Midnight Express” dışında bir fikri olmayan Amerikalı turistler, İstanbul’u görünce, “Wow, what a beautiful city!” diyecektir elbette. Onlara inanmayın sevgili Ak Partililer! Şimdiye kadar, Türkiye’yi sadece “insan hakları ihlâlleri”, “çarşaflı kadın resimleri” ve “barbar Türkler” söylemleri üzerinden tanıyan pek çok Avrupalı, şehri bir kaç günlüğüne ziyaret edip tarihi yarımadanın dışına fazla çıkmayınca, İstanbul’un tarihini, kültürel zenginliğini burada görüp konumundan etkilenince tabii ki “What an amazing city!” diyecektir. Bunlara da kanmayın sevgili devlet büyüklerimiz! Bilin ki tüm bu turistler, önlerinde uzanan uçsuz bucaksız beton yığınlarını, ucube binaları; medeniyet yoksunu kaldırımları, trafiği; binalarla katledilmiş Boğaz’ın tepelerini; 15 milyon nüfusu sayesinde nefes almanın, yürümenin imkansız olduğu sokakları görünce görmemezlik edemez! Ve inanın hiçbiri, İstanbul’a yeniden dönmek için, başka bir sebebi yoksa, yanıp tutuşuyor olamaz! Kısacası, kimler size “İstanbul çok güzel, ayıldık, bayıldık!” diyorsa ya yalan söylüyor, ya da kibarlıklığından öyle laflar ediyordur.

İşte buradan sesleniyorum Başbakanımıza, devlet büyüklerimize: Medya’ya inanmayın! İstanbul güzel-müzel değil, İstanbul “ucube”! İstanbul, 100 sene önce güzeldi mutlaka, 50 sene öncesine kadar Batı ile Doğu arasında bir “köprüydü”. Şimdi değil! Şimdi İstanbul, Batı’yı “ekonomik büyümeye”, Doğu’yu ise “türbana” indirgemiş, kişiliksiz, ruhsuz bir beton yığını! Şimdi İstanbul, Amerikalıların “İstanbul’daki kadar alış-veriş merkezi, Amerika’da bile yok!” dediği; sokaklarında “40 gün 40 Gece Alış-Veriş Festivalleri” düzenlenen; şehri dolduran insanların yüzünde en küçük bir “gülümsemenin” görülmediği;  tüm “görgü” kurallarının unutulmuş olduğu; tüm “değerlerin” yokolmuş olduğu çirkin bir metropol, bir pazar, iş merkezi…

Sevgili Ak Partililer, İstanbul, 1453 tarihinde hepimizin ecdadı Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi. Müslüman Türkler tarafından… Bir daha denemenize gerek yok!  Bu şehir, 1960’lardan beri “demokrasinin” nimetlerini keşfeden Türk halkı ve bilhassa mütaahhitleri  tarafından kuşatma altındaydı zaten, 10 yıl önce can çekişerek öldü… Bu şehri yeniden hayata döndürecek çılgın bir projeniz yoksa bırakın bu işi! Hiç değilse ölüsüne rahat verin, cesedini didik didik etmekten, ne olur, vazgeçin…

Bu makale Yeni Harman Dergisi”nin Mayıs 2011 sayısında yayınlanmıştır. Copyrights@filizelasu

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s